31 Mayıs 2007 Perşembe

Sonetler

Bugün sizlere zamanında ne yazık ki çok az tanınan ve değeri az bilinen , çok sevdiğim bir amerikalı şairin, E.E.Cummings'ten bir şiir getiriyorum.Umarım beğenirsiniz, ben çok seviyorum;

SONELER-Gerçekler

VII

Bayılırım bedenime,birlikteyken
o senin
bedeninle.Bu öylesine yepyeni
bir şey ki.
Kaslar daha iri ve sinirler
daha da.
bayılırım bedenine.
bayılırım onun her yaptığına,
bayılırım nasıllarına.Bayılırım duyumsamaya belkemiğini
Bedenini ve kemiklerini ve
titreyen
-diri pürüzsüzlüğünü
ve ben onları
tekrar ve tekrar ve tekrar
öpeceğim,bayılırım
öpmeye şuranı buranı,
bayılırım ,usulca
okşayan ,sarsıcı tüylerine
kıvıl kürkünün ve her
neyse çıkıp
gelen ayrılarak tenden…..
Ve iri aşk-kırıntısı gözlere

Ve belki de bayılırım
titreyişine
altımda senin öylesine yepyeni…....

E.E.CUMMİNGS

26 Mayıs 2007 Cumartesi

Sorunsal..

Bu aralar blogcular arasında bir auto-rapörtaj furyası başlamış durumda.Bana da attılar..Bu auto-rapörtajı paylaşmak istedim sizinle.

1.Sizin için mutluluk ne dir?
-Gerçekten multu olduğum anı hissetmek , bunu zaman geçtikten sonra farkına varmamak.
2.Sabahleyin sizi kaldıran ne dir?
-Büyük bir enerjiyle uyanan insanlardan olmayı çok isterdim ama ne yazık ki şu ana kadar hiç öyle olamadım.Kendime en çok kızdığım konulardan biridir zaten.O nedenle beni sabah kaldıran , sinirli bir şekilde hemen kapattığım cep telefonu zilidir.
3.En son ne zaman güldünüz?
- Bu sabah komik bir maili okurken.
4.Karakterinin en baskın özelliği nedir?
-İstikrarlı davranışlarım
5.En büyük eksikliğiniz?
-Konsantre olmamak,sabırsızlık,mükemmeliyetçilik.
6.Hangi hatalar konusunda daha toleranslı davranıyorsunuz?
-Mantıklı bir açıklaması olan hatalar konusunda.
7.Hangi tarihi kişi/yüz sende iz bırakmış?
-Rönesans sürecinin başlamasına neden olan "Humanisma" harekatı.
8.Bugünki kahramanlarınız kim dir?
- Korkmadan ve üçkağıt yapmadan hayallerinin peşine gidenler .
9.En sevdiğiniz seyahatınız hangisi oldu?
-Daha yapmadım ama sanırım Prag ve Uzak Doğu olacaktır.
10.En sevdiğiniz yazarlar?
-Hugo,Hesse,Bukowski,Hegel,Bierce,Kafka,Coelho,Murathan Mungan,Camus v.b, vb
11.Bir erkekte en çok değer verdiğiniz özellikler?
-Hislerinde ve seçimlerindeki istikrar.
12.Ya bir bayanda?
-Çıkarları yüzünden abartılı gurur ve hesap sormalar gibi basit durumları kullanmadan feminilitesini gösterebilmesi.
13. Sevdiğiniz kompozisyen?
-Yenilerden çok var sayamam.Ama klasiklerden Schubert (Özellikle "Piano Trio in E flat çalışması), Mozart,Bethoveen,Bach vb..
15.Sizde iz bırakan kitap?
-Bu çok zor bir soru.O kadar çok ki..Ama sevdiğim yazarlar belki size tahmin etmek için yardımcı olabilir:)
16.Sizde iz bırakan filmler?
-Fellini,Suzuki,Von Trier,Bergman,Herzog ve şu anda aklıma gelmeyen bir sürü yönetmenlerin filmleri.
17.En sevdiğiniz ressam?
-Dali,Caravaggio,Klimt,Munch,Buza ailesi(arnavut bunlar)
18.En sevdiğiniz renk/ler?
-Marin mavisi, yeşil,turkuaz,kırmızı,mor.
19.En büyük başarınız olarak ne görüyorsunuz?
-Hiç bir durumdan,halden,baskıdan etkilenmeden her zaman seçimlerime sahip çıkıp, onlardan asla vaz geçmemem.
20.En sevdiğiniz içecek/içki?
- Su, su ,su..Suyla hiç bir şeyi değişmem.Onun yokluğunda taze sıkılmış meyve suyu özellikle de nar suyu.Aaa illa alkol olacaksa az kırmızı şarap yada vişneli votka derim.
21.Yapmaktan en çok pişman olduğunuz şey?
- Doğru olmayan kişilerde zamanında , harcadığım manevi enerji.
22.En çok nefret ettiğiniz şey?
-İki yüzlülük, görmemiş insanların belirli bir yere geldikten sonraki davranışları , kötü niyetle kıskananlar, bayağılık.
23.En çok nelerden zevk alıyorsunuz?
-Olmadı şimdi.Sorulur mu bu yaw? Fotoğrafffffffff çekmek.Onun dışında sinema,dans etmek.Kiraatçılarla zaman geçirmek:))))
24.En büyük fobiniz:
-Akrepler.Ev değiştirmişliğim var onların yüzünden:)
25.Ne zaman yalan söylemeye yeltenirsiniz?
-Karşımdakinin ne söylersem söyleyim duymak ,anlamakyada inanmak istemediği zaman, her şeye çok nai bakan insanları kırmak istemediğim zaman, biraz daha uyumak istediğim zaman :))
26. Nasıl ölmek isterdiniz?
- Korkunç bir şekilde olmasını istemem tabii de , öldüğümü anlamadan da ölmek istemem yani.Onun için uyurken ölmek istemem.
27.Şuan anki ruhsal haliniz?
Denizde bir sandala benzer: Salantılı:)

25 Mayıs 2007 Cuma

Yaşasın aşk!

Nasıl mi oldu???
Ben de bilmiyorum…Ne kadar zaman geçse de anlayamayacağım…
Bulunduğum o sonsuz boşlukta , bomboş olmaktan kendi duvarları arasında eko yaratan o boş ve kendisinden dahi kaçan benliğim , o her şeyden uzaklaşan ve her kalabalığın içinde yapayalnız olan ,her şeye uyan ama aslında içinde hiçbir şeyi barındırmayan o kaçak ruhum acaba böyle onu bu kadar sarsacak ,uyuşukluğunu bozacak ve her şeyden çekilmesine bir son verecek olan bir şeyin varlığından hiç haberdar mıydı?
Hayır hiç de değil…..
Her zamanki gibi köşesine çekilmiş,koyulmuş kurallara ve alışılmış olan her şeye ilgisiz bir şekilde devam etmeye bakarken,ve aynı zamanda bu alışılmışlıkla içinden dalga geçerken,o alışılmışlığın içinden ona resmen tokat atacak bir anın geleceğinden çok habersizdi…
Böyle bir şeyin olmasını beklemezken hatta böyle heyecanlara gülerken,her zamanki gibi alışılmış ve sıkılgan davranışlarıma sığınmaya çalışırken , ben hiç böyle bir tatlı tokadı yiyeceğimi düşünmemiştim…


Basit bir çift göz buluşması yetti buna.
Bir şarkı var : “Yağmur kraliçesi güneşi düşlüyor”diye , ben de şimdi düşünüyorum ki acaba buz ateşi düşler mi?
Bence evet…
Buz tutmuş bütün benliğim aniden sıcacık bir rüzgarın atkısıyla örtülmüştü…Bu rüzgar onu uyuşmuştu.İçimdeki buz bu sıcaklığa kendisini o kadar çok kaptırmış ki onunla bir olmaya karar vermiş ve böylece erimeye başlamış.Sanki her zaman öyleymiş gibi !
Aniden bütün alışılmış sıkıcı gerçekler duman gibi uzaklaşmaya başladı,hayat vardı artık içimde akan.
Kalbim , biraz korkakça içimde yeniden atıp içimi titretmeyi başladı…
Her tarafımın parladığını hissediyordum.Tabii çünkü benim için gök çok yakındı artık…
Kalbimin,beynimin,gözümün tek bir odağı vardı artık : O
Biraz utanarak,biraz çekinerek ama gene de durmaksızın O’na bakıyordum..
Ne kadar ilginçtir ki bu bomboş ruh için artık O sanki her zaman var olmuş bir şeydir ….O hep varmış aslında…
Kalabalığın içinde kendimi yapayalnız hissederken bile içimdeki ışığı söndürmeyen Oymuş meğerse…
Hey aşk , Sen ki insanların ruhunu yücelten,benliğine ışık saçan ,kalbine hayat veren,içini ve dışını güzelleştiren en güzel , en gerçek ,en samimi,en saf,en özel duygusun bu dünyada…
Sen yaşa aşk , yaşa !!!



24 Mayıs 2007 Perşembe

Ona kadın olması için bir neden ver!

1-Onu gerçekten öyle birisi imiş gibi hissetirerek
2-Onu kadınlığından utanç duymamasını sağlayarak
3-Ona vurmayarak
4-Annelik döneminde ona yardımcı olarak
5-Onun ruhuna giren anahtarlarını bularak
6-Ona dikkatle dinleyerek
7-Ona sadece bir şehvet objesi imişçesine bakmayarak
8-Kimliğini çekinmeden ortaya çıkarmasına yardım ederek
9-Onu algılamaya çalışarak
10-Onu severek
Yukarıdaki listeyi eksiksiz yerine getirebilecek ideal erkek nerede?:)

23 Mayıs 2007 Çarşamba

Blogda bir sene!

Merhaba arkadaşlar fuar yoğunluğu nedeniyle bu aralar pek giremiyorum bloga...
Ama bugün iki satır da olsa yazmak istedim.Mayıs ayında blogum 1 yaşını doldurdu.Bir senedir aranızdayım ve bu gerçekten güzeldir bu blog sayesinde çok ilginç insanlarla tanıştım sanal olarak olsa da bile...
İyi ki varsınız diyorum ve her konuda yorumlarınızı bekliyorum:)

10 Mayıs 2007 Perşembe

Güzelliğin gücü

Hepimizin güzellikten ne kadar büyülendiğimizi görmek şaşırtıcı değilmi?Buna herkes dahildir, rahat insanlar, cana yakın insanlar , somurtkanlar, havalı insanlar..Yani her insan güzellikten anlamadan etkinleniyor.İlgi göstermiyormuş gibi duran snoplar bile ondan fazlasıyla etkilenmiş durumdalar.Onlara gerçekten de gülüyorum, güzel bir şey gördüğünde bir şey göstermemeye çalışma çabalarına, yazık onlara !Hiç bir zaman güzel bir şeyi kabul etmekten çekinmedim , ve onun varlığının bana verdiği bütün neşeyi sonuna kadar farkına vardım.
AMA! Evet her zamanki gibi aması var:) Güzelliği sevin,tadına varın ,etkisiyle sersemleyin de ama onu hayatınızın anlamı olmasına izin vermeyin , ona tapınmayın!
Çünkü hepimiz biliyoruz ki , herşey bir imajdan ibarettir!

9 Mayıs 2007 Çarşamba

Eski bir melodi

Karanlık inmeye başlamıştı şehire.Gök , yeni duran yağmurdan ve belki de gizlenmiş alev kırmızısı , batmak üzere olan ve pencereye sıkıcı bir şekilde yansıtan güneşten dolayı ilginç bir renge bürünmüş.Oda kokulu mumlardan misk ve amber kokusuyla dolmuş.Buruşup , yırtılmış kağıtlarla doluydu.Greta yazmaya devam ediyordu. "ONA" yazıyordu.
Aniden sinirli bir şekilde güldü kendi kendine.Nasıl olurdu da çok önemli birisiymiş , adını büyük harflerle yazıyordu?
Onunla rastgele bazı iş arkadaşlarıyla beraberken tanışmıştı.Rahat olması,davranışlarındaki esnekliği , konuşmasındaki ve genel olarak davranışlarındaki empatikliğinden etkilenmişti.Herhalde karşı taraf da aynı elektriği almış olmalıydı ki tanıştıktan kısa bir süre sonra çıkmaya başlamışlardı.İlişkileri enerjik,dolu düzgün ve tutku dolu gidiyordu.Belki aralarında oluşan harika kimyadan dolayı , birbirlerine karşı müthiş duygular besliyorlardı.
Greta için bu bir mucize gibi idi, eskiden hiç böyle hisetmemiş, başkasına karşı böyle bir sevgiyi, ilgiyi,her anın paylaşımın ihtiyacını,yada kendini başkasına aitmişlik duygularını ilk kez yaşıyordu.Hep abartılmış,"batık gözlü" ilişkilere karşı olmuştu,ama bu böyle bir şey değildi , idare edilemez,sınırlanamaz,dikkatlice ve özel stratejilerle durdurulamaz , onu tamamen kendisine çeken bir şeydi.
Böyle hissetiğinden,Greta kendini tamamen bu ilginç rastlantının dalgalarına bırakıvermişti.Başlangıçta her şey güzel ve özeldi,ve böylede devam edecekti,arkadaşının davranışları değişikliğe uğramış olmasaydı.Sevgilisi aniden çok sert,değişmez kuralcı ,egosantrik istekleri ve çok ciddi seçimleri olan bir insana dönüşmüştü.Aniden Gretanın empatisi ve anlayışı, ilişkilerindeki şartsız olarak herş şeye uyum sağlaması ona mükkemel bir şekilde programlanmış , dakik hayatında ağır bir yük gibi gelmeye başlamıştı.Bu nedenlerle onun gözlerinde Greta pırıltısını kaybetmişti.Bunu da Gretaya yorgun ve zorlanmış bazı idafedelerle göstermişti.
Böyle bir durumla Gretanın ilk yüzleşmesi çok ağır , soğuk ve acı olmuştu.Kendisine ve ona karşı bir iğrenmeye yol açmıştı.Bu durum çok uzun sürmüş ve Gretaya zorlayıcı bir boşluk ve işkenceyi yaşatmıştı.O süreçten sonra Greta kendi duygularında total bir boşalma yaşamıştı.Bu kendisine ve ona karşı duyduğu iğrenmeye karşı bir cevapmış gibi.
Çok ağır ödediği bir dersi alıp , gene başlangıç noktasına dönmüştü.
Bu ilişkiyi kurtarmak için o kadar şey yaptığını gören sevgilisini de çok şaşırtarak onu , ona hiç bir şey demeden terketmişti.
Yinede bu gece , odada yalnız otururken aniden ona bir şeyler yazmak istediğini hissetmişti.Bu onun terketme nedenini ve onların ani ayrılışını açıklayan bir mektup değildi , bir intikam mektubu da değildi, aslında bakarsan çok basit bir mektuptu.
Belki de bir mektup değildi.Belki de bu Gretanın , başkalarından ziyade daha çok kendisine ifade etmek istediklerini aktarmasıydı.Bu belki de sadece bir meditasyondu.
Karışık düşüncelerin ağı , aniden Billy Holiday'n "Yalnızlık" şarkısının altında sallanmıştı.
O an sanki uzaktan çok alçak ,eskimiş bir ses duydu gibi hissetti, belki de uzun zamandır kendisinin içinde bastırdığı bir ses...
Sonra acı acı gülümsedi çünkü bu sesin ne olduğunu anlamıştı.Şu anda bilinçi yada bilinçsiz ama çok kararlı olarak kaçmaya çalıştığı şeydi...
- Aşk ;_ diye düşündü.- Bu eski , artık unutulmuş melodi .Gelecekteki seçimlerinin en sonunda koyulmaya mahkum olan...

5 Mayıs 2007 Cumartesi

Benzetmeler

Aşağıda yazılı olanları birbirlerine çok benzetiyorum:

1.Kafiyeli şiir yazmaktan başka bir şey yazamayan şairler.
2.Tek tip roller oynayabilen aktör/aktrisler (Özellikle de sadece pozitif rollerdekiler)
3.Bir şey yapmaktansa sadece nutuk atmayı bilen yöneticiler.
4.Alternatif besleme modeller yerine , çok iyi bilinen diyetler yada talimatları yeniymiş gibi gösterip onların değerini çok abartan diyetisyenler.
5.Deterjan yada ona benzer tüketimle ilgili basit reklamların yazarları.
6.Kendilerin de anlayamadığı , anlamsız ,gereksiz, amaçsız istekleri ile memurlar.


Hepsinin ortak bir tarafı vardır: Bayağılığı!

4 Mayıs 2007 Cuma

Tek şiirim...

Hayatımda kendimi beceriksiz hissettiğim alanlar var: resim çizmek, teknik işler yapmak , şiir yazmak gibi.Hiç unutmam ilk okulda iken çok güzel şiir yazan arkadaşlarım vardı.Ben de bir gün hırs yapıp : ben de yazacam dedim:)Tam 2 saat oturdum , sonra bi bakıyorum elimde olan şey çok komik bir şiir.O günden sonra kararr vermiştim bir daha şiir yazmayıp insanları korkutmamaya, ama tabii bilirsiniz insan ergenlik çağında bazı şeyleri unutur her şeyi yapabildiğine inanır:) Aşağıdaki şiir de bunun ürünü.Onun için de tek şiirim zaten bir daha buna cesaret edemediğim için:)

İsimsiz

Ağlamak istiyorum , ağlayamıyorum;
gözlerim ağrıyor
Konuşmak istiyorum , konuşamıyorum;
İnsanlar gülecekti
Haykırmak istiyorum, yapamıyorum ;
sesim kısılmış
Niçin?Sormak istiyorum,yapamıyorum;
Kimse cevap vermiyor
Kendimi ifade etmek istiyorum, yapamıyorum;
Kimse beni anlamayacaktı
Açıklama yapmak istiyorum, yapamıyorum;
Sözlerim acı nedeni olabilir
Uyumak istiyorum,yapamıyorum;
Huzursuz ruhum buna izin vermez
Rahatlamak istiyorum , yapamıyorum;

Sakin bir yer bulamıyorum ki
Nefes almak istiyorum , yapamıyorum
Agoni nefesimi kısıtlıyor
Bir şeyler yapmak istiyorum, yapamıyorum
Uzun bekleyiş,aldırmazlıktan paslanan kalbim her hücremi felç etmiş
Bir çözüm bulmak sitiyorum , yapamıyorum
Yeni olan her şey bulunmuş zaten
Size yardım etmek istiyorum,yapamıyorum;
Kendim zayıf olduğumdan değil , buna sinik davranışlarınız beni durduruyor
Dünyayı değiştirmek için bir şeyler yapmak isterim , yapamıyorum
Her şey başlangıçtan beri karanlık içinde yapılmış
Ama ne olursa olsun sevinmeyin , her bir şeye rağmen
kristal gibi bir sevgiyle çevrili ruhuma dokunamayacaksınız...

Bakıyorum da ne kadar dertli imişim bunu yazdığımda.Eh ergenler hep böyle karamsar olmaz mı ki zaten? :)

1 Mayıs 2007 Salı

Asi Kiraatçılar:)

Geçen pazar günü gene arkadaşlarla buluştuk..Bu seferki gezi yerimiz Bostancı sahildi.Başlangıçta , hiç çekecek bir şey bulamayacağız diye pek bir kötümser başlarsak, günümüz beklediğimizden iyi ve dolu geçti fotoğraf açısından.Keyif açısından zaten tartışmasız olarak gene çok eğlendik.Güzel bir gündü ama günün sonuna doğru maalesef bu güzel ve güneşli günün öbür tarafıyla da karşılaşmak zorunda kaldık: kıpkırmızı bir yüz ve zonklayan bir kafa...ama gene de güzeldi,işte size en son çektiğimiz pek de alışkın olunmayan bir tarzdaki fotomuz:)

fotoyu çeken: www.flickr.com/photos/adolya