29 Ocak 2007 Pazartesi

Zebrama dokunma !


Hepimizde bizim için önemli ve değerli olan şeyler vardır...bazıları sevdiklerimizden aldığımız için , bazıları bize iyi enerji verdiğ için ve bazıları bize çok özel anlar hatırlattığı için.
Mesela bu fincana bayılıyorum.Aynı zamanda çok elegan ve artistik bir o kadar da rahatlatıcı bir görüntüsü vardır.Beni iyi hissetiriyor!
Özellikle çalışırken insanın böyle şeylere ihtiyacı vardır..Bazı şeyleri kolaylaştırıyor:)

27 Ocak 2007 Cumartesi

Antika dükkanları




Antika dükkanlarına bayılıyorum.Onlarda oluşan atmosferi çok seviyorum.Her şey o kadar nostaljik ve poetik ki!
Renkler, kokular,köşeler,objeler; herşey resmen tarih kokuyor !!
Orada bulunan her objenin bir hikayesi , dünyada bir tecrübesi vardır...
Bir antika dükkanı bütün çağlardan kalma her türlü eşyayı beraber görebilmek için en iyi yerdir..Gerçekten de çok muhteşem bir şey..Kendini tarihi bir korideordan geçiyormuşsun gibi hissediyorsun!
Bu tip yerlerden nefret eden insanlar da vardır!Çok sıkıcı buluyorlar , ama ben bayılırım.Belki evimi antika eşylarla doldurmak istemem ama onları toplu halde görmek beni heyecanlandırıyor.
Burada Istanbul ,Nişantaşındaki bir antika dükkandan iki fotograf koyuyorum..

24 Ocak 2007 Çarşamba

Kış ağaçları soyabilir ama ....


Bu senede her zaman olan şey oldu.Kış geldi , çok soğuk gelmemesine rağmen.Ağaçları yapraklardan soydu , renklerini daha sıkıcı bir şekilde açtı,dolayısıyla şehrin renginide.
Bu can sıkıcı olabilir.
Ama yinede ben kışı seviyorum.
Sizden çoğu soğuk havalarından dolayı sevemeyebilir,ama benim için sonbahardan sonra en sevdiğim mevsimlerden biridir.
Bizi bazen daha fazla evde kalmamıza zorlanmasına rağmen kışı severim ben.Bu belki de sevdiklerimizle daha fazla güzel ve değerli zaman geçirmemize bir davettir.Belki de böyle bir şekilde bizi hayattaki basit ama önemli şeylere yaklaştırıyor.
Belki de bizi daha yalnız kılıyordur , ama aynı zamanda daha da yaratıcı.
Ondan diyorum ki ; kış ağaçları soyabilir , duygularımızı değil...

19 Ocak 2007 Cuma

Öncelikle kendinizi sevin ,saygı duyun...


Her zaman insanların bize davranış ve yaklaşım şeklinden söyleniyoruz.Her zaman olan şeylere, oluşan bazı durumlara üzülürüz.Her zaman etrafımızdaki insların yaptıklarını eleştirmeye ve onların fikirlerini ve davranışlarını değiştirmeye hazırız.Her zaman onlara kafamıza ve belki de menfaatlarımıza göre fikirler vermeye hazırız. Evet , bunu yapmak kolaydır:( Ama bunu her zaman kendinize de yapabiliyormusunuz?
Dürüst olmam gerekirse , hiç sanmıyorum.Bunu yapabilecek kadar adam değiliz:(
Özellikle iç dünyamıza tek bir bakış bile atmadan , her zaman herkes tarafından sevilmeyi ve onore edilmeyi bekleriz.
Biz gerçekten kendimizle memnunmuyuz , gördüğümüzü seviyor ve saygı duyuyormuyuz?
En iyisi diğerleri suçlamadan bu soruya cevap vermek olacak.
Unutmayın; öbürleri suçlamak kolaydır , ama bilinç altınız memnun olmayacak ve siz de mutlu olmayacaksınız.
Not: resmin adı : WANTED 0,0005 yen ödül :)

15 Ocak 2007 Pazartesi

Her kuşun eti yenmez:)


"Her kuşun eti yenmez".Bu atasözü çok hoşuma gidiyor.Gerçekten de çok doğru bir şey.Her insan her şeyi yapamaz , yada doğru olarak gösterilen her şey senin için de iyi olacağı anlamına gelmez.İyi de bu fikir nerden aklına geldi diyeceksiniz.
1,5 sene önce "Bir geişanın anıları" kitabını okumuştum ,daha sonra da filmini seyretmiştim.Geişalar , hayatları ve japon kültürü her zaman dikkatimi çekmiştir.Neyse bundan başka bir zaman bahsedeceğim de şimdi anlatmak istediğim şey başka.
Kitabı okuduğumda zaten çok etkilenmiştim ama filmi (gerçi kitaptan çok daha düşük bir güzellik ve performansta idi , başroldeki Ziyi Zhang,Gong Lee,Michelle Yeoh ve Watanabee yüzünden paçayı kurtardı) de seyrettikten sonra , ilham aldım ve onları taklit etmeye karar verdim.Çarşafla bir kimonocuk yarattım:)
Sonra da poz verdim.Ama sonra fotoma baktım da gülmekten kırıldım, benim gözler nerde , geişalarınki nerde:)Gerçi kameram da iyi değildi , hiç bir şeyi göstermiyordu , geişa tarzında boyadığım dudaklarımı da:(Neyse artık yeni kameramla doğru dürüst bir şeyler çekerim , ha bi de akıllılık edip, gözleri benimkilerden küçük ve çekik olan birisinin fotosunu çekerim.
Deminki atasözüm de bu fotom için yazdım...İlham alıp yaptığın her şey doğru değildir demek istiyorum:)
Ama bu fotodaki komikliğini anlamana rağmen ne diye gene buraya koydun diye sorduğunuzu duyar gibiyim:)
Çünkü hayatta yaptğımız aptalıklarımızı kabul ettiğimiz zaman hayat daha kolay ve daha eğlenceli oluyor diye düşünüyorum.Hiçbir zaman çok kontrollü ve kendini çok sınırlandıran insanlardan hoşlanmamışımdır.O nedenle benim bu fotomu saklamamı beklemiyorsunuz dimi?:)

14 Ocak 2007 Pazar

Pinekleme zamanı..


Bugün pazar ve ben bir sürü yapmak istediğim işi gene ertelemek zorunda kaldım.Bugün gezecektim, dışarıda yemek yiyecektim,ama geç kaldım:( Müthiş bir tembellik beni sarmış durumda.Sanırım bugün evde kalacağım ,gazeteleri okuyup pinekleyeceğim biraz.Belki çok canım sıkılırsa akşam çıkarım.Haftasonumun bu kadar çabuk geçmesidir beni böyle sinirlendirip hiç bir şeyi yaptırmayan..Belki de çıkarım ya bugün.ama biraz tembellik yaptıktan sonra:)

13 Ocak 2007 Cumartesi

Flickr çılgınlığı !



Kabul etmem gerekiyor ki Flickr dikkatimi müthiş bir şekilde çekmiş durumda.Ağustos ayından beri Flickr üyesiyim.Aslında uzun süre boyunca arkadaşlarımın web sitelerinden bakardım ama hiç bir zaman kontrol etmedim yada kontrol etmek için çok tembeldim galiba:)Ta ki "peshku pa uje"adlı arnavut çok süper bir blogun flicker resimlerini görene kadar!O kaadr hoşuma gittiler ki hemen kendime bir hesap açtım Flicker'da.
İyi ki de açmışım.O günden beri resimi ve resim çekmenin benim için olan önemini ve onsuz nasıl artık yapamayacağımı öğrenmiş oldum:)Gerçekten herkesten ve heryerden sürekli gelen o kadar farklı , özel ,sanatsal ve cesur fotoları görmek müthiş bir şey.Ordan ço hoş ve yetenekli arkadaşlar edindim ve onlar da fikirlerimin değişmesinde / oluşmasında payı vardır.
Bu arada unutmadan Fotoğraf Kiraathanesi Grubundaki (www.fotografkiraathanesi.org) tüm arkadaşlarıma da selamlarımı iletirim. Kendileriyle tanışmadım daha ama sadece çalışmalarını görmek çok güzel.son olarak eğer fotolarıma bakmak isterseniz (www.flickr.com/photos/eni) linkin üzerinde basabilirsiniz.Ne yapayim , o kadar hoşuma gidiyo ki , herkese bu tatlı bağımlılığı bulaştırmak isterim:)

Relaks köşem


Daha önceki bir yazımda da söylemiştim.Ara sıra buraya beğendiğim köşelerin fotolarını getireceğim diye.Bugün okumak , resim çekmek için kullandığım bu masanın fotosunu göstermek isterim..bu benim relaks köşem:)

5 Ocak 2007 Cuma

Yalnızlık...


Adını soranlar olduğunda dalgın bir şekilde bakıyordu...Adını hatırlamıyordu çünkü...O kadar uzun zaman olmuş ki öyle kendisinden hariç kimseyle bir şeyler konuşmayalı...Insan kendisini ismiyle çağırmaz ki , sadece sayısız diyaloglar kurar iç sesiyle...Sayısız , sonsuz ,delirtici diyaloglardı bunlar...Benliği sürekli kavga eder gibiydi vicdanıyla, hiç bir zaman rahat vermiyordu ona..
Adını hatırlamıyor olabilirdi ama eski eşinin yüzünü, onu ilk gördüğü günden beri hissettiği aşk ve özlemle anıyordu..Aynı zamanda ilk çocuklarının doğum ve 1 sene içindeki ölümünü,sonra hayata gelen öbür oğlunu çok iyi hatırlıyordu.
İyi , uslu bir çocuktu..Gözlerinden her zaman fışkıran o ışık dolu zekasıyla bütün dünyalarını bir anda parlatıvermişti.Başka ne isterlerdi ki hayatlarından?
Onlar istemiyorlardı aslında , ama hayatının onlardan istekleri vardı..Hayattaki en büyük mutluluğunu çok pahalıya ödedi adam..Oğluna doğum gününde onun o çok istediği bisikleti almıştı.Bisikleti alırken oğlunun gözlerindeki neşesini görünce dünyalar onun olmuştu..
Ne kadar da güzel sürüyordu , ne kadar da hoş duruyordu bisikletin üzerinde oğluş!
Ama o da ne... Doğru muydu gördükleri..neydi o gözlerini saran kırmızı bulutlar?
neydi o yere yatan küçücük çocuk ..yoo o onun biriciği olamazdı..yere cansız,korumasız,yapayalnız yatan oğluşu olamazdı..
bi arabanın altında kalmış oğlu...o bunu durduramadı, bi şeyler yapamadı..
Ama hediyeyi alan sendin diyordu içindeki ses , sen yaptın herşeyi salak adam...
Dünya durdu , herşey gri bir silüete bürünmüştü sanki..yürümeye başladı , durmadan ,nefes almadan..başka bir şey yapamıyordu..içindeki ses ona sadece yürümeyi ,uzaklaşmayı söylüyordu..nereye mı gidiyordu?
boşluğa doğru herkesten uzaklara doğru bir yere koşuyordu.
O bunu hakketmişti çünkü - içindeki ses öyle diyordu ona..
sonsuza dek yalnızlığı hakketmişti....bundan sonra ona eşlik edecek tek şeyler vicdan azabı ve kendisine karşı olan nefreti olacaktı.
Öyle oldu da..yıllar boyu sürekli kendi yalnızlığının limanlarında indirdi ruhunun içindeki fırtınalarını...
Onun ne bir adı , ne bir geçmişi , ne bir geleceği vardı..Yalnızlık onun kimliği , vatanı , kaderi olmuştu artık...

2 Ocak 2007 Salı

Yılların değişimi...


Seneler birbirlerini ne kadar çabuk takip ediyorlar.Her zaman da durum aynı , bir şeyin değiştiği yok.Onları bu hızlı uçan martılara benzetiyorum.