
Vücutlarında halen hayat izleri gözlemleyebilirsin.Sulardaki o hızlı dalışlarını , zarif hareketlerinden kaynaklanan suların titremesini , ve en harika sirenlerini kıskandırmak istermişçesine kuyruklarını cilveli oynatmasını halen hayal edebilirsin!
Kim bilir kaç deniz ve okyanusu geçmişler , kaç değişik sularda yüzmüşler , kaç batmış medeniyetlerden, şehirlerden geçmişler?Kim bilir hangi sualtı sırları , yansımaları ile karşılaşmışlar??
Cam parçalarına benzeyen gözleri halen parlıyor...Öyle kocaman açılmış halleriyle sanki bir mesaj vermek istiyorlar.Belki de son anı anlatmak isterler , o affetmez bir şekilde hızlı olan bir çengelden kaynaklanan o son bayılma anını...sonra da hemen gelen nefes darlığı ve boş çarpınmalar.Ümitsiz dualara benzer bu son çarpınmalar, gidecek bir yeri , kendilerini duyuracağı kimse yok! Gözlerinde felaketin neredeyse korkunç bir odaklanması var.
Ve ağızları , onlar için ne diyeceksiniz?O kadar gürültülü , tüyler ürpertici bir şekilde açılan ağızlarına ne diyeceksiniz?
Bu yarıda kalan çığlığın , yolun ortasında durdurulan haykırmanın önünde Munch'un "Çığlık" karakteri ne dir ki?
Bu ortada kalmak istemeyen hayatın çığlığıdır , kum saati durmuş bir hayatın çığlığıdır , kendi isteği olmadan bu dünyadan kopan hayatın çığlığıdır.
Ayrıca hayatın kapanmasından önceki son isteğidir: neşenin havasını çekmek , heyecanın sıcaklığını hissetmek , kendisiyle son kez sarhoş olmak..
Bu hikayeyi yazmama neden olan arkadaşım Burak'a harika fotosu için çok teşekkürler!
Burakın flickr'daki sitesi: http://www.flickr.com/photos/burakyilmaz61