27 Nisan 2007 Cuma

Hayat ve ölüm (1998)


Size arkadaşımdan çok sevdiğim bir şiir:
Hayat bana verildiğinden , yaşamak istiyorum,
ölüm de olduğu için , bir gün öleceğim de
Hayatın içinde ölüm de vardır
Ölümde neler olduğunu bilmek istermisin?


N.N (1998)


25 Nisan 2007 Çarşamba

Makro'daki dünya

Fotoğraf çekerken kullanılan makro stilini çok beğenirim ve sık sık fotolarımda da da kullanıyorum.Tabii ki de sadece çiçek/böcek çekmeye değil , her şeyi makroda çekmeyi severim.Şu yapraklı fotoma bakıyordum da aklıma bir soru geldi: Niye makro çekimi yapmayı seviyorum, yada niye çoğumuzun dikkatini çeker makro?Ayrıca fotoğrafçılıktaki değeri neden bu kadar fazla?
Değerine bakacak olursak , objenin bilinmeyen, yada zorlukla görülen taraflarını göstermesinden ve algılamamızı mümkün kıldığındandır.Objeji belki de hiç aklımızdan geçmeyen bir açıdan bakmamızı sağlıyor.Ne dir bu aklımızdan geçmeyen açı?Bence objenin özel tarafı , dünyasıdır.Gözlerimizin önünde , aniden ve biz hiç hissetmezken bile önümüze açılan tablodur.
Belki biz farkında değiliz ama bu en çok da ilgimizi çeken şeydir.Birisinde az , öbüründe fazla olmak üzere hepimizde birazcık "röntgencilik" :) vardır.Bu hiç de abartılmış bir söz değil bence, hepimiz merak ederiz karşındakimizi , bazen de en özel şeyleri görmek isteriz.Bundan rahatsızlık duyarsak bile hiç bir zaman %100 olarak , vazgeçemeyiz karşındakinin dünyasından bir şeyler öğrenebilmekten , bu basit bir obje olsa bile.
Bence makro çekerken ,yada objeyi makro kadrajına sokarken , objeyi büyütülmüş olarak yakalamaktan ziyade , objenin ince detaylarının yakalanması , ve bir şekilde objenin özelinin detaylarını kadraja hapsedilmesi.En azından bana göre , makronun hedefine en fazla böyle ulaştığıdır.
Ya sizce?

23 Nisan 2007 Pazartesi

Hayat bir harika:))





Geçen gün , fotograf kiraathanesindeki , fotoğraf arkadaşlarımla gene harika bir gün geçirdim.Uzun zamandı onlarla görüşmemiştik (2 ay) ve artık çok sıkılmıştım:) Dünki safarimizin ziyaret yerleri , Emirgan,İstinye ve Yeniköy oldu.
Kiraatçılarda en çok sevdiğim özellikler buradaki herkesin çok sempatik, rahat, cana yakın , keyf yapmaya bayılan , yemeği seven , içmeyi seven, sempatik ve naçizane davranışları ve en sonunda tabii ki de herkesin çok özel fikirlere ve çok özel bir bakış vizyonuna sahip harika birer fotoğrafçı olmalarıdır.Geçen günki safari yerlerimiz Emirgan,İstinye ve Yeniköy tarafları idi.
Güne Çınaraltı kafesinde brunch , yok canım ne brunchu :) kahvaltı ile başladık.İyice güzel demlenmiş çaylarımızı içtik ve ondan sonra direkt Emirgan Korosuna yola çıktık.Oraya vardığımda , koroyu çok zaman önce (8 sene önce gibi bir zamanda) ziyaret ettiğimi hatırladım arkadaşlarla, baya da geç bir saatte ziyaret etmiştik (geceyarısı gibi).Açıkçası ikinci ziyaretim niye bu kadar geç oldu anlamış değilim , çünkü o kadar güzel bir yer ki.Lalelerle beraber daha da güzelleşmişti.Bu da herkese yansımış gibi , herkes enerji dolu etrafa koşturuyordu.Çok da güzel köşkler vardı , yalnız tek kusuru doğru dürüst çay/kahve servisi yapmaması.Biz de isyan ettik , hiç orada oturmadık:)
Sonra yürüyerek , İstinyeye vardık ve harika sandalların fotolarını çekerken , çok acıklı bir şekilde karnımızın zil çaldığının iyice farkına vardık:)
Harika bir tekne bile bulduk oturmak için , ama oradaki garson boşu boşuna , bizlerin masalarını ayrı ayrı koyup keyfimizi kaçırınca oradan kaçtık...
Çok da iyi oldu çünkü tam karşıda olan çok hoş bir lokantaya geçtik ve enfes bir yemek faslı geçirdik...Ondan sonra yediklerimizi eritebilmek için :) enerjik bir şekilde Yeniköye doğru yola çıktık.Yeniköye varırken çok komik bir şey oldu , küçücük bir köpek gördük , sahibesine :
-Çok cici bu kaç yaşında?O da bize gülerek dedi ki :
-Bakmayın öyle cici durduğuna , 4 hanım eskitti bu:)Bir sürü de yavruları olmuş..:) gülmekten koptuk:) Orada da baya bir foto çekimi yaptıktan sonra günümüzü "hayat kafe"de bitirdik.Çok güzel bir yerdi,küçük ama denizin yanında arkadaşlarla oturup bir şeyler içmek için süper bir yer bence.
Evet işte geçen safari de böyle geçti, çok güzeldi , onun için yeni safariyi (29 nisan 2007) 4 gözle bekliyorum:))
işte size geçen safariden bazı fotolar.
not : ilk foto arkadaşımın fotosu :www.flickr.com/photos/kaya

21 Nisan 2007 Cumartesi

İlkbaharın renklerinden: pembe

Bu sene hiç görmediğim kadar pembe çiçekli ağaç görüyorum.Çok hoşlar değil mi?

16 Nisan 2007 Pazartesi

Bir kül tablasının itirafları...


Ben bir kül tablasıyım.
Neredeyse bütün zaman boyunca pis bir haldeyim.İçim hep izmaritler ve kül dolu.
Bir sigara sönünce öbürünü hemen yaktıkları için beni yıkamalarına pek vakti olmuyor.Güneş yada temiz havayı gözüm neredeyse hiç görmez.
Belki de ışığın önünde ,bahçenin ortasındayım ,ama yukarıdakileri hiç göremiyorum.Bu belkide hep insanların karanlık , stresli ve yorgun tarafları ile yüzleştiğim içindir. Sanki bütün günün sinirini benden çıkartıyorlar.Buraya sık sık gelen insanları artık tanıyorum.Tabii ki onlar beni fark etmiyorlar bile ama ben onları her şeyiyle tanıdım..

A.40 yaşında , firma müdürü.Uzun boylu , ince , esmer bir adamdır.Jazz ve blues dinlemeyi sever.Nina Simonenin keskin sesi altında , kaç günbatımını bitirdik, Allah bilir.Harika bir aileye sahiptir , ama zor bir zamanında , başka bir kadınla bir münasebete girdi.Şimdi köpek gibi de pişmandır , ama hiç bir şeyi riske atmadan bu işten nasıl sıyrılacağını bilemiyor.Her şeyi çok düzgün ve dikkatlice yaşayan birisi olarak bilinir , belki hayatında ilk defa böyle bir karmaşanın içinde bulunuyor.Böyle insaları sinirli görmek çok ilginçtir.Bir de sigarayı nasıl içtiğini bir görün , yiyip bitirecekmiş gibi.Ak ciğerleri o an patlayacakmış gibi duruyor.Gözleri kanlı ,kanlı patlamaya hazırlayan bir volkan gibi.

C.23 yaşında, bir reklam şirketinde fotoğrafçı.Çok zarif bir tarzı var ve çok zengin bir iç dünyaya sahip.Güzel giyinmeyi sever,gerçi güzeldirde kendisi.Yaşıtlarından çok daha zekidir ,ve ondan hoşlanıyorum çünkü konuşurken saçmalamıyor.O etli, koyu bir kırmızı rujla boyadığı dudaklarının sigarayı nasıl çektiğini görmekten daha hoş bir şey yok.Her zaman sigarasında dudaklarının izi kalır.Sigara içerken bile çok cilveli bir hali vardır.

D.35 yaşında,evli ,3 çocukları var.Eskiden güzel bir kadındı herhalde , bu gözlerinin şeklinden ve kapağından belli oluyor, şimdi ne kadarki şişseler bile.D. asla dışarıya gözlüksüz çıkmaz.İnsanlara merdivenden düştüm yada bir yere çarptım yalanlarını söylemekten hoşlanmıyor.Bu yaştaki bir insana böyle bir saçmalığı yakıştıramıyor.Severek evlenmişti ,ama eşi bir süre sonra çok özel dayakçı , alkolik bir yaratığa dönüşmüştü.D.'nın dışarıya çıkma hakkı yoktur.Gizlice çıkyordur, bugün gibi.Çıktığında da özel bir şey yapmıyor zaten , hep buraya gelip , sigara içer.Elleri tüm zaman boyunca titreyip duruyor, kafa damarları çatlayacakmış gibi atar.Kaybolmuş ve korkak bir bakışı vardır.Sürekli yoldan kimlerin geçtiğini kontrol eder.Sigarayı hızlı ve benim üzerimde sert basarak söndürür.Sonra geldiği gibi, bir gölge imişçesine buradan uzaklaşır.

J.14 yaşında , lise öğrencisi.Buranın en yeni ziyaretçilerinden , ama en sık uğrayanlardan diyebilirim.Halen çocuksu bir görüntüye sahip yüzü , birkaç ergenlik çağı sivilcesinin yatağı olmuş .J.kendisinden nefret eder.Aslında tek sorunu , birkaç fazla kilosu, ama bundan dolayı kendisini yarım bir insan gibi hissedip ,herkesten uzaklaşır.Hep yalnız kalmak ister , sonsuza kadar mümkünse.Sigarayı öyle bir çeker ki sanki , boğaz yerinde elektrik süpürgesi varmış izlenimine kapılıyorum.Bazen gözlerinden yaş akar,ama onları hemen siler.Kendisini bu halde iken beğenmiyor..

P.65 yaşında.Emekli bir edebiyat hocası.Çok da sert bir hoca imiş zamanında.Bu narsistlikle karışık sertliği halen yukarıda kalkık duran sağ kaşından görebilirsiniz.Her zaman yanında bir kitapla gelir.Çoğunlukla okurken sigarasını unutur,o sönünce yenisini yakar, o da sönüce yenisini, ve böyle devam ediyor.Uzun saatler okuyarak geçiriyor.Okumasına her zaman sert,şekersiz bir espreso eşlik eder.Yüzü asla gülmez.Okurken rahatasız edilmesinden hoşlanmaz,belki bu nedenle hep yalnız gelir,hiç birisiyle geldiğini görmedim bugüne kadar.Bazen okurken sinirlenip, kendi kendine konuşmaya başlar.


İşte böyle , herkes buraya rahatlama yada az da olsa huzur bulmaya geliyor.Sigaranın eşliğinde.Sigara bu eski dost.Kimse beni fark etmiyor.Ben ki baş aktris olan sigaranın yanında , sönük bir yardımcı aktris olarak kalırım.Belki sigarayla aynı işlev, görmediğim için kimsenin umrunda değilim ben.Zaten , yan/ tamamlayıcı kahramanların kaderi hep böyle değil midir ki?

13 Nisan 2007 Cuma

Çılgın Kaktüs

Şaşırmayın bunlar insan saçları değil , kaktüs dalları:) Bana hep insan saçı gibi gelmiştir , bu kaktüsün dalları.Halamın eczanesinde kaç senedir vardır.Çok uzun senelerdir , büyüyor da büyüyor.Kim bilir kaç kez vazosu değiştirildi, yeri değiştirildi, güneş olsun , olmasın ne yer olursa olsun , umrunda bile değil.Onun için önemli olan yaşamak.Başka bir şey onu ilgilendirmez, önemli olan yaşayabilmek için biraz su,ışık bulabilmek ,geri kalanını kendisi haleder.Bu kaktüsü her gördüğümde onun bu yaşama mücadelesine ve yaşama hevesine bayılıp , ona karşı saygı duymadan edemiyorum.Biz insanlar bu kadar güçlü , komplekssiz , iddiasız değiliz.Tabii ki daha fazla isteklerimiz ve beklentilerimiz olacak , aklımız bize bunu için verilmiştir sonuçta , yalnız bazı şeyleri fazlasıyla abarttığımızı ve daha zor ,daha başa çıkılmaz hale kendimiz getirdiğimizi düşünmüyormusunuz?Yada bazen bazı durumlarda mücadele vermeye bile üşendiğimizi?
En azından ben böyle düşünüyorum...
Onun için bu kaktüse benzemeyi çok isterdim...

12 Nisan 2007 Perşembe

Sıkılganlıktan kaçma tüyoları


Kış mevsiminden yeni çıktık.Gerçi pek de kış yaşamadık ya bu sene ,neyse.Benim için günlerin kısa olduğu dönem , hava nasıl olursa olsun kıştır.Onun için artık onu geride bıraktık diyorum ve bu bana gerçekten de mutluluk ve rahatlatma hisi veriyor.
Tabii bunun sakıncaları da var , günler uzayınca zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsun da , olsun gene de güzel.
Senenin bu zamanını çok sevmemin nedenine gelince , beni yenilenmeye ve değişiklik yapmaya ittiğindendir.Çok da büyük değişiklikler değil canım,normal şeyler.
Hayatım son zamanlarda gerçekten çok sıkıcı olduğunu, benim de çok sıkıcı bir insan haline geldiğim farkına vardım.Mantarlara benzememiz ,mevsimsel midir acaba?
Evet doğru duydunuz, mantarlar gibi gayet durağan ve pasif bir süreçten geçtim.
Ama bu yeni gelen ilkbahar ve atmosferi , sosyal ve yaratıcı yönlerimi uyandırdı, ve onları her yere saçıyorum.Elimde baya enerji var , paylaşma istedim, onun için aşağıda size sıkıntıdan kaçmanın bazı tüyolarını veriyorum:
1.Temizzzzzzzzzzzz hava alın.Yüryüşe çıkın , ama uzun bir yürüyüşe , öyle 10 adımla işinizi halettiniz sanmayın.(evimden 5' uzak bir parkın olmasına rağmen ,bunu uzun süre yapmadım.Evet çok ayıp bilyorum, ama uzun süre canım hiç bir şey yapmak istemedi).
2.Mümkünse ormanda , geleneksel bir piknik yapın (brunch'tan bahsetmiyorum , o soğuk havalarda daha iyi olur).Gerçekten pikniğin tadını çıkartmak isterseniz herşeyi evde hazırlayıp alın (krepler,sebze,meyve filan).Bunlar piknik havanıza daha samimi ve "ev" kokan bir özellik katacak.Eski ailelerimizle yaptığımız pikniklerdeki gibi.O piknikleri özlemeyen mi var?Onları düşündükçe aklıma sadece PINK FLOYD'un "High hopes " şarkısı gelir (otlar daha yeşildi...falan filan)..
3.Gardrobunuzu değiştirin yada yenileyin.Yeni,gündelik tarzsa,trendi eşyalar edinin.Hem sizi daha iyi hissetirecektir ,hem de o ekstra kilolarınza ve göbek tabakalarınıza veda etmenize itecektir sizi:)Ben öle yaptım ve çok da memnunum bundan.Birkaç ciciler bulabildim kendime , şanslı idim.(bkn resimdeki elbise).Uzun zamandır yapmak istiyordum ama hep erteliyordum.Kabul etmem lazım ki alışverişte , çok sıkıcı bir insan haline gelebiliyorum.Hiç bir şekilde orada saatlerce kalıp , kadınların kiyafet kavgasına karışmak istemem , beğendiğim şeyi hemen alıp kaçmak isterim.Onun için her zaman ilk bakışta beğendiğim şeyi alırım.
4.Yeni bir kursa başlayın.Şimdi bunu yapmanın tam zamanı , çünkü en taze beyine ve en enerjik zamanınzdasınız.İlginç insanlarla da tanışabilirsiniz mesela.Ben kursları çok eğlenceli buluyorum.
5.Bir beyin ve fiziksel detoks fena olmayacak:)
Size harika bir ilkbahar dönemi diliyorum arkadaşlar!